Yüksek değerde bir sanat eseri, eski toplumların inandığı gibi, kendinde bir büyü taşır ve bu büyü ile dikkati üzerine çekip kişiyi tesiri altına alır. Sanatın işlevidir bu, barındırdığı değerleri muhatabına tesirler halinde nakletmek. Nerde olursa olsun, insan yüksek bir değer taşıyan eser karşısında kendi kişiliğinin sınırlarının, eserin getirdiği ek değerlerle genişlediğini hatta taştığını duyar ve yaşar. Seyyit Bozdoğan’ın resimlerinin sergilendiği Armada AVM’nin zemin kat galerisinde de öyle, insanı her yönden çevreleyen renkli ışık ve hareketli formlar, alışılmışın dışında bir algı ötesi dünyanın tesirleriyle büyülüyor.
Seyyit Bozdoğan ile, İstanbul’da Güzel Sanatlar Akademisi’nde Tiyatro Dekoru ve Kostümü Atölyesi’nde beraberdik ve Aydın Gün’ün yönettiği Şehir Operası’nda sahne kurulumunda da birlikte çalıştık. Seyyit o zamanlarda da resim yapma tutkunu idi. Geçen elliüç sene içinde resim yapmaya olan sevgisinden hiçbir şey kaybetmediği ve devamlı çalıştığı için, bu sefer onunla çok eser üretmişliğin getirdiği tecrübe ile kendi üslubunu kurmuş, sanat anlayışının doruğuna erişmiş bir ressam olduğu halde karşılaştık. Seyyit’in ilk çalışmalarını hatırlıyorum. Onlar daha çok insan, kadın figürleri idi, zaman zaman yakından resmedilmiş yaşam kesitleri ve manzaralar da içerirlerdi. Hepsinde yapısalcı bir tavırla, maddenin katı niteliğini ilan eden ışığın, geometrik sınırlar içinde form oluşumları ile figürler var ettiğini görürdük. Işık yaratıcı geometrik formları, hiçbir belirsizliğe yer bırakmaksızın, gücünün tüm yoğunluğu, renkleri ve gölgeleri ile etkin bir gerçeklik içinde somutça ortaya koyardı. Bugün ise ışık, ressamın icat ettiği tekniklere tabi olarak, yalnız soyut formların oluşmasına değil, bilincin başka fazlarında adlandırılamayan, hareket eden, büyülü tesirlerin duyumsanmasına da hizmet ediyor.

Seyyit bu seferki sergide gene somut dünyanın gerçek görünümlerinden yola çıkıyor. Ancak gerçeklik algısı her ne kadar şahsiyetli, sağlam formlar doğursa da, bir figüre gönderme yapmıyor, aksine bağımsız, soyut biçimler halinde dengeli kompozisyonlar kurarak, bir anlam ailesinin üyesi olduğunu ima ediyor. Sanat eseri tuhaftır, kendini var edenden çıktığı halde kendini her muhatabına başka türlü gösterir ve asla aslen ne olduğunun sırrını açığa vurmaz. Bazen sanatkârın kendisi bile en belirgin formda içine kattığı kişiliğe yabancıdır; tanımaz. Seyyit”le resimlerine bakarken bunu bir kez daha farkettim:
- Bak şurda şöyle düşünceli duran bir baş var. Diğerinde ise iskeletler..
- Hayır, ben orda sadece karşı formu tamamlayan bir form yaptım. Diğerindekiler de iskelet olamaz, onları yaparken ağaçları ve dallarını düşündüm..
Bu durumda bir gerçek daha ortaya çıkıyor: Sanat eserini yalnız sanatkar değil, ona muhatap olan da yaratıyor. Böylece boyutlu, boyutsuz formlar, belirgin de olsa her defasında başka bir nesneyi, kişiyi, olayı gösteren görünümler, bir açıklıktan gelip arkada kalan, hiç beklenmedik bir çıkıntıyı kişileştiren ışık, ve hayatın zengin zevklerini hatırlatan renkler.. insanı saran ve kendi bilinçüstü ile bağlantılar kurduran sanat gücü; bunları yaşatıyor insana, Seyyit Bozdoğan resimleri.
Sergi 19 Aralık 2023’te kaldırılıyor; formların o hareket eden renkli ışıması kapatılıp dinlendirilmeye götürülüyor.
