1970’li yıllarda, New York Üniversitesi’nin medya ve iletişim konularında açılmış Media Ecology doktora programında tez yazım öncesi almakla yükümlü olduğumuz dersler, yerine getirmek zorunda olduğumuz ön çalışmalar vardı. Bunlardan biri “Tool Requirement” (araç gerekliliği) idi, yani tez yazmada destekleyici bir aracın kullanımında yetkin olmayı kanıtlamak gerekiyordu. Ben televzyon prodüksüyon üzerine master derecesine sahip olduğum için, önce bir video çalışması yaparım diye düşündüm. Ama artık sinema-televizyon öğrencisi olmadığımdan video araçlarını okuldan ödünç almam mümkün değildi ve kiralamak da çok para isterdi. Arkadaşlarım bir dili araç, “tool” olarak gösteriyor, Amerika’da yaygın ikinci dil olan İspanyolca’dan sınava girip kazanarak “Tool Requirement” şartını yerine getiriyorlardı. Bana da “senin ana dilin Türkçe, ikinci dilin ise İngilizce, sen de İngilizce-Türkçe sınav için başvur” diye akıl veriyorlardı. Tabii, önce danışmanımla bunu görüşmeliydim; Prof. Moran’a giderek “araç gerekliliği” konusunda İngilizce-Türkçe sınava girmeyi düşündüğümü söyledim. Prof. Moran bir an durakladı ve “Bakalım okul idaresi Türkçe’yi uygun görüp sınav açar mı?” diye beni durdurdu. Bunun üzerine ben neden böyle bir sorun olabileceğini anlamak istedim. Prof. Moran,
- “Çünkü Türkçe büyük dillerden sayılmıyor olabilir.” diye beni şaşkınlığa sevketi. İçimden, dilim Türkçe için yapılan bu haksız ithamdan dolayı çok kızmıştım.
- “Nasıl olur, daha geçen günkü seminerde Türkçe’nin altıyüz milyon civarında insan tarafından kullanılan büyük bir dil olduğu üzerinde durmadık mı?” diye protesto ettim. Prof. Moran,
- “Evet ama, akademik anlamda büyük dil sayılması için o dilde, bir yıl içinde en az 3 bin kitap basılıyor olması lazım.” diye önüme geçti.
Hayal kırıklığına uğramış, milli duygularım incinmişti. Türkiye’de kaç kitap basıldığını öğrenci müfettişliğinde çalışan tanıdıklarıma sordum, doğru bir sayı bilmiyorlardı ve benim meselemle pek de ilgilenmiyorlardı. Bu da, her zamanki gibi bizim sıkı tutmadığımız bir değer olarak elimizden kaçıyor, kimliğimizi taşıyan dilimiz aracılığıyla değersizleştiriliyorduk.
Zannediyorum Prof. Moran bu konuyu dil uzmanı arkadaşlarıyla ve okul idaresiyle görüştü; Türkçe’nin yalnız günlük iletişim dili değil, bilim ve akademik ortam dili olduğu da teslim edildi; ben de böylece İngilizce-Türkçe sınavına girerek “Tool Requirement” ön şartını yerine getirdim.
Türkçe yalnız Türkiye’de, o yetmişli yıllarda bir yıl içinde basılan 5 bin ile 7 bin kitabın (Kaynak: Türkiye’de Yayıncılık Alanının Dönüşümü: Mehmet Erken, Yüksek Lisans Tezi. T. C. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı, 2016.) dili değildi, bu sayılara Türkçeyi kullanan Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Kırım, Türkistan gibi Türk toplumların lehçelerinde basılmış Türkçe kitaplarını eklersek milyonlarca kitap eder. Bugün yalnız Türkiye’de bir yılda basılan kitap sayısının, Ocak 2022’de 21192225, Ocak 2021’de 26490859 olduğu YAYBİR kaynaklarında yer alıyor.
Türkçe büyük bir dildir, sözlükleri, dil bilgisi kitapları, tarih kitapları, destanları, divanları, tıp kitapları, hukuk kitapları, devlet idaresi kitapları, sosyal yaşam, bilgelik, ahlak kitapları, mizah kitapları, bulmaca, masal kitapları, din kitapları, şiir, hikâye kitapları, romanları, felsefe kitapları… vardır. Yalnız kurumlarda her gün yazılan iletişim yazıları, raporlar, inceleme-araştırma yazıları toplansa, bir günün verisi binlerce sahife eder.
Tükçe’nin saygınlığı dünyada ilk basılan kitaplar arasında kullanılmış bir dil olmasıyla da kanıtlanır. (Dünyada Basılan İlk Türkçe Kitap: M. Türker Acaroğlu. Belleten, Ağustos 1986, Cilt 50 – Sayı 197, Sayfalar: 507-530.) Türkçe ayrıca zengin bir gramere sahiptir. Zengin bir gramer, o dili kullanan toplumun bilgi, duygu ve yaşam tecrübesi konusunda nasıl sistemli bir düşünce örgütlemesine sahip olduğunu gösterir. Türkçe büyük bir dil olduğu için lehçelerinde yazılmış özgün kitapları, o lehçeleri konuşan toplulukların da kendilerine özgü düşünce sistemleri olduğunu düşündürür.
Türkçenin bir başka özelliği bilmek yardımcısı getirilerek yapılan yeterlik fiilinde görülür. Farklı ve bilgiye saygılı bir mantıkla, yeterli olmak bilmeye dayandırılır. Yani, bir eylemde yeterli olmak için bilerek hareket etmek gerekir. Bugün ruh bilimcilerin üstesinden gelinecek bir konuda bilinç kazanmanın önemini vurgulamaları Türkçe’de yeterlik ifadesi olarak zaten vardır: “Yapa-bilmek”, “gide-bilmek”, “söyleye-bilmek”, “okuya-bilmek”, … gibi. 1300 yıldır konuşulan bu zarif ve müzikal dil, yalnız özgün bir gramere sahip olmakla kalmamış, kendine özgü yazı sistemleri de yaratmış ve kullanmıştır.
Bir toplum Türkçe gibi köklü ve soylu bir dile (Tahsin Banguoğlu) sahip oldukça hayatın her alanında düzen ve sistem örgütlemesi yapabilir. Türklerin tarih boyunca yaşam üslupları birbirinden farklı devletler kurmaları, milliyetlerini gösterir dil Türkçenin sistemli düşünme, ruh zenginliği ve büyüklük özelliğindendir.